Temizlikçi Olacağımı Sanırken Porno Oyuncusu Oldum

Merhaba, adım Funda. 44 yaşında, 3 çocuk anası bir kadınım. Kocamdan 2 yıl ilkin boşandım. Beni en yakın arkadaşımla aldatmıştı çünkü. Üstelik bu işi, asla utanmadan benim yatağımda yapmışlardı ve ben de buna gözlerimle tanık olmuştum. Annem hasta olduğu için 2 gün onda kalmıştım. Kocam benim bigün daha kalacağımı sanıyordu. Ancak annem, “Ben iyiyim kızım, sen git, kocanı çocuklarını dikkatsizlik etme!” diyince eve dönmüştüm. Ve döşek odamda kocamla dostum Hale’yi anadan doğma bir şekilde sikişirken yakalamıştım.

Dava açtıysam da erkeğimin peşimden koşacağını, boşanmamam için yalvarıp yakaracağını zannediyordum. Sonuçta 22 yıl aynı yastığa baş koymuştuk ve biri 21, öteki 18 yaşında iki kızla, 15 yaşında bir erkek evlat vermiştim kendisine. Gerçi peşimden koşup yalvarıp yakarsa da onu affedecek değildim.

Oysa reel asla de umduğum gibi çıkmadı. Kocam açtığım boşanma davasının üstüne balıklama atladı. 22 yıllık evliliğimiz 15 dakikada bitti. Çocuklarım boşanmanın sorumlusu olarak beni gördüklerinden babalarında kalmak istediler. Boşanmanın üstüne bir de çocuklarımdan ayrı kalmanın üzüntüsü eklendi böylece.

Annem boşandığım için bana ağzına geleni söyleyip durdu. Zamanında babamın da kendisini aldattığını, fakat bunun boşanmak için bir neden olmadığını söyledi. Yine de kadınlık gururum incinmişti. Boşanmayıp bunu kabullenmek yapabileceğim bir şey değildi. Hem de bunu en yakın arkadaşımla yapmışken. Kocamdan aldığım tazminat ve bağlanan nafaka öyle pek bir şeye kafi gelecek gibi değildi. Annemin babamdan kalan emekli maaşından öteki geliri yoktu ve aldığım boşanma tazminatı da kısa zamanda suyunu çekti. Şimdi yalnızca nafakam ve annemin emeklisi ile geçiniyorduk. Ama annem devamlı iş bulmam konusu ile alakalı sıkıştırıp duruyordu. Kaç zamandır yalnız yaşıyordu ve benim gelmemle beraber huzuru da kaçmıştı.

Ben, Kız Meslek lisesini birincilikle bitirmiş, fakat sonra çalışmamıştım hiç. Bu yaşımdan sonra nerede iş bulup da çalışacaktım. Yine de şansımı deneyip birkaç yere başvurdum. Yemek, temizlik gibi işlerdi bunlar. Ama her biri negatif sonuçlandı. Yaşımdan ve daha ilkin asla çalışmadığımdan dolayı, kimse beni işe almak istemiyordu. Bütün bu olumsuzlukların üstüne erkeğimin Hale ile evlendiğini duyar duymaz daha da yıkıldım. Hale hem kocamı, hem de çocuklarımı elimden almıştı.

Depresyona girdim. Boşandığım için kendime kızar hale geldim. En azından eskiden iyi kötü giden bir evliliğim vardı ve geçim sıkıntısı nelerdir bilmezdim. Kocam çalışır getirir, ben de yerdim. Ama şimdi durumlar sıkışıktı. 42 yaşında reel hayatla tanışmıştım.

Bir gün mahalleden çocukluk dostum Müge ziyaret etti, o andan sonra da hayatım değişti. Müge’ye, “Bana bir iş ayarlasana!” dediğimde, “Tamam, bakarım!” dedi. Müge’nin çevresi genişti. En azından şansımı denemiş olacaktım. Arkadaşım da olsa Müge sağlam kundura değildi. Evlenmiş, fakat boşanmıştı. Kocasını aldatmıştı çünkü. Kocasından boşandıktan sonra da bir çok erkekle ilişkisi olmuştu. Bir kıyafet mağazasında çalışıyordu. Giyimi, kuşamı, hal ve hareketleri ile kaşarın önde gideni olduğu derhal belli oluyordu. Böyle bir hanımdan bana iş bulmasını istemiştim, fakat yapabileceğim öteki da bir şey yoktu.

Birkaç gün sonra Müge aradı, “Sana göre bir iş buldum, şu adresi yaz, orada Haldun bey var, gidip onunla konuş yarın, adresini adını falan benden aldığını söyle!” diyerek bir adres verdi. Ardından da, “Haa, bana bak, öyle köylü gibi giyinme, birazcık hoş giyin, ekmek aslanın ağzında kızım, birazcık süslen püslen!” dedi kahkahayla.

Tesettürlü bir kadındım ve süslenip püslenmek, vücut hatlarımı belli eden kıyafetler giymek gibi adetlerim asla yoktu. Ama Müge’nin söylediği de doğruydu. İnsanlar işe alırken birazcık da bunlara bakıyordu. Ertesi gün siyah uzun bir etekle bordo renkli uzun kollu bluzumu giydim. Başımı siyah beyaz desenli irice bir türbanla bağlarken hafif bir de makyaj yaptım. Siyah, topuklu ayakkabılarımı giydim.

Boşanmak yaramamıştı bana. Evliyken 60-65 kilo arasında masraf gelirdim, boyum da 1.70 olmasından her vakit zayıf görünürdüm. Ama boşandıktan sonra yaşadığım gerilim sebebiyle kendimi yemeğe vermiş ve 85 kiloya çıkmıştım. Bir türlü veremiyordum fazla kilolarımı. O nedenle giysilerim de dar geliyordu artık. Eteğim popomu olabildiğince bariz hale getirirken bluzum da üzerime yapışık gibiydi. Memelerim son derece bir belli oluyordu. Müge ekmek aslanın ağzında derken haklıydı. Çaresiz katlanacaktım buna.

Üzerime pardesümü almadan çıktım dışarı. Bu halimle kendimi teşhir ediyormuşum gibi oldum. Otobüste ve yolda yürürken birtakım adamların bakışlarını üzerimde yakaladım. Çok utandım fakat bir şey diyemedim, yapamadım. Tesettürlü de olsam vücut hatlarım belli olmasından bakıyorlardı bana.

Müge’nin verdiği adres Tarlabaşı taraflarında bir yerdeydi. Buraya daha önceleri asla gelmemiştim. Çocuklarım ve kocamla Taksim’e geldiğim olurdu, beraber İstiklal caddesinde gezer, yiyecek yer, alışveriş yapardık. Ama buralar asla tanımadığım yerlerdi. Sokakta gördüklerim daha ilkin rastlamadığım, pek tekin olmayan tiplerdi. Doğrusu sokaklarda yürürken korkmadım değil. Sonunda sora sora binayı buldum.

Müge gideceğim zeminin bir Casting ajansı olduğunu, filmlere, dizilere ve reklamlara oyuncu seçip gönderdiklerini söylemişti. Binanın girişinde ne bir tabela, ne de isim vardı şirket ile ilgili. Zaten bina da olabildiğince eskiydi ve sanki içerisinde kimse yaşamıyormuş gibi görünüyordu dışardan bakınca.

Ajans 6. ve en üst kattaydı. Asansör olmadığından yürüye yürüye çıktım merdivenlerden. Kalbim heyecandan çılgın gibi çarpıyordu. Eski, tavana kadar yükselen iki kanatlı ahşap kapının tarafındaki zile bastım. İçerden azca sonra topuk sesleri geldi. Boyaları yer yer dökülmüş kapının bir kanadı açıldı gıcırdayarak. 25-26 yaşında gözüken ve olabildiğince yoğun makyajlı genç bir kız açtı kapıyı. 1-2 saniye baktı ve “Buyurun?” dedi küçümser bir halde. “Şeey, ben Haldun beyle görüşecektim, Müge hanımdan…” derken lafımı kesti ve “Bir dakika!” diyerek kapıyı üzerime kapadı. Şok oldum, fakat ses de çıkartamadım. Topuk sesleri geldi yine içerden, azca sonra kapının kanadı yine gıcırdayarak açıldı.

Bu kez orta yaşlı bir erkek vardı kapıda. “Buyurun?” deyince, “Şeey, beni Müge kadın gönderdi.” dedim mahcup şekilde. Adam, “Müge Hanım?” dedi sanki tanımıyormuş gibi yaparak. Ama sonra, “Haa, bizim çatlak Müge, tamam, ha siz şey, yoksa Funda kadın mısınız?” dedi. Müge anlaşılan bahsetmişti benden, “Evet, benim, siz de Haldun bey misiniz?” diyince “Evet, evet, buyurun, buyurun!” dedi bir eliyle içeriyi işaret ederek.

Burası bir evdi aslında fakat ofis olarak kullanılıyordu. Salon olan bölümde eski ve irice bir masa ve iskemle ile karşıda pencerenin yanısıra kenarları yırtılmış ve sökülmüş deri kaplı eski iki adet koltuk vardı. Masanın üstünde ne bir bilgisayar, ne de telefon vardı. Bütün perdeler gündüz vakti olmasına rağmen çekiliydi ve içeriyi tavandaki spot ışıklar aydınlatıyordu. Klima içeriyi buz gibi yapmıştı, dışarının sıcağına mukamele içerde kış mevsimi yaşanıyordu sanki. Duvarlardaki boyalar yer yer dökülmüştü.

Haldun Bey 45-46 yaşlarında, kafasında asla saçı olmayan, top sakallı bir adamdı. Saçını bu yolla tıraş etmiş gibiydi. Uzun boylu ve zayıftı. “Buyurun!” diyerek eski koltuğa oturmamı işaret etti. Kendisi de karşıma geçip oturdu. Kız bu sırada masanın arkasındaki sandalyeye oturdu, fakat küçümseyici bakışları üzerimdeydi. Bu arada kızın giysisi de bir garipti. Mini bile olmayan ufak tefek siyah bir etek giymişti. Kalçaları, bacakları meydandaydı. Bacakları yağ sürülmüş gibi parlıyordu. Götü de çıkıntı yapmıştı iyice. Üstünde ise beyaz, ip askılı bir atlet vardı ve beyaz atletin altından siyah sutyeni görünüyor, koca memeleri olduğu gibi belli oluyordu. Ayağında ise olabildiğince yüksek topuklu kırmızı bir kundura vardı. Uzun sarı saçlarını arkadan atkuyruğu yapmıştı.

Haldun Bey, “Buyurun, sizi dinliyorum!” diyince daha da heyecanlandım. “Şeey, Müge Hanım verdi adresinizi, ben iş arıyorum da…” dedim çekinerek. Haldun Bey bu ara tepeden tırnağa süzüyordu beni. Gözleri bluzumun altından belli olan memelerimdeydi. Bakışlarından rahatsız oldum, fakat utandığımdan kaynaklı bir şey diyemedim.

Sözlerime bir müddet yanıt vermeden uzun uzun baktı bana. Sonra da, “Hımm, daha ilkin nerelerde çalıştınız, neler yaptınız, anlatsanıza kendinizi!” deyince, ne anlatacağımı bilemedim. Hayatım olabildiğince boş geçmişti çünkü. Genç yaşımda evlenmiş, 22 yılın sonra boşanmıştım. “3 çocuğum var, eşimden 2 yıl ilkin boşandım…” derken sözümü kesti ve “Demek boşandınız!” dedi bir kaşını havaya kaldırarak. Sanki bunu duymak hoşuna gitmiş gibiydi. “Hımmm!” dedi başını derhal hemen sallayarak.

“Yemek, temizlik falan yaparım.” dediğimde, kız kahkahayla, “Yemek mi?” dedi. İğrenç şekilde gülüyordu, alay ediyordu benimle. O ara Haldun Bey kıza döndü ve “Demet, lütfen!” dedi birazcık da sert bir ses tonuyla. Onun bu lafı kızın suratını ekşitti, yine de kıs kıs gülmeye devam etti. Haldun Bey, “Anlıyorum, fakat biz burada böyle birini aramıyoruz!” diyince kalbim kırıldı. “Sağlık olsun!” dedim başımı öne eğerek. Haldun Bey, “Biliyorsunuz, burası bir Casting ajansı, reklamlara, filmlere falan oyuncu seçip yolluyoruz, bizlere böyle birileri lazım. Müge Hanım sizden bahsetti, fakat ben öyle bir şey olacağını sanmıştım. Kusura bakmayın!” dedi. “Neyse, sıhhat olsun!” dedim yine, ayrıca kalkmak için hazırlandım.

Haldun Bey, “Bakın ne diyeceğim, buraya kadar gelmişsiniz, şayet dilerseniz sizi de aday havuzumuza alalım, patronlar da baksınlar. Eğer makul bir rol çıkarsa haber verelim size, iyi mi olur?” dedi. “Valla, iyi mi olur bilmem ki?” dedim utanmış halde. Ben yemek, temizlik işi zannederken, Haldun bey oyunculuktan bahsediyordu.

“Olur, olur! Şöyle geçelim dilerseniz, içerde resimlerinizi çekeyim önce. Bizim patronların bir çok Avrupa’da, onlara gönderelim resimlerinizi. Zaten çalışmalarımızın da büyük çoğunluğu Avrupa piyasası için. Onlar baksınlar, olursa beraber çalışırız!” dedi. “Yani bilmem ki, iyi mi olur? Ben yani görüyorsunuz kapalı bir kadınım, öyle iyi mi oynarım ki, ne yapacağım ben?” dedim mahcup halde. “Canım hepimiz ne yapıyorsa siz de onu yaparsınız, hem herkesin oynayacağı bir rol vardır bu dünyada, değil mi?” dedi kahkahayla. “İyi, iyi mi isterseniz!” dedim ve beraber söylediği odaya geçtik.

Burası resim stüdyosu gibi bir yerdi. Kapının karşısındaki duvarda kırmızı bir perde vardı tavandan yere kadar uzanan. Aynı şekilde odanın penceresi de kalın siyah bir perde ile kapatılmıştı. Haldun Bey duvardaki perdenin önüne geçmemi söyledi. Kendisi de eline bir resim makinesi aldı, spot ışıklar içeriyi güneş gibi aydınlatıyordu. Aynı zamanda çok sıcaktı içerisi. Haldun Bey bana, “Şöyle durun, tamam, şu şekilde dönün, çok iyi, şimdi elinizi belinize koyun, tamam, çok güzel, şimdi de şu elinizi şu şekilde tutun…” falan gibi şeyler söyleyerek poz verdirdi. Daha ilkin asla böyle bir şey yapmadığımdan çok heyecanlı ve utangaçtım. Bir dakika kadar çekti resimlerimi.

“Tamam, şimdi bir de ufak bir video kaydı yapalım!” dedi ve eline ufak bir el kamerası aldı. Bana, “Evet, Funda hanım, kendinizden bahseder misiniz?” diye sordu beni kameraya çekerken. Utandım, “Valla ne desem ki?” dedim. Haldun Bey, “Anlatın bir şeyler, işte adım şu, yaşım bu, ne bileyim, evli misiniz? Çocuğunuz var mı? Neler yapmaktan hoşlanırsınız falan, anlatın yani!” dedi. “Şeey, adım Funda, 44 yaşındayım. Ev hanımıyım, 3 çocuğum var. Yemek yapmayı, tv izlemeyi severim…” derken, “Tamam, bu kadarı yeterli!” dedi Haldun bey kamerayı kenara koyarak. Beklediğimden de kısa bir çekim olmuştu.

Haldun Bey, “Ben şimdi bu resimleri, videoyu gönderirim patronlara, şayet onlar da okey derlerse bu iş olur, başlarız çalışmaya. Büyük olasılık okey diyeceklerdir. Hem asla merak etmeyin. Bu roller için öyle ustalaşmış olmaya gerek yok. Doğrusu sizinle çalışmayı ben de çok isterim!” dedi gülümseyerek. Böyle söylemesinden hoşlandım, hatta birazcık utandım. Salona geçerken yan odanın aralık kapısından içeri baktım göz ucuyla. Odanın ortasında irice bir döşek vardı, üstü dağınık haldeydi. Burası bir işyeriyse yatağın ne işi vardı burada? Doğrusu çok şaşırdım, fakat soramadım bu nelerdir diye.

Haldun Bey telefon numaramı alırken, kendi de kartını verdi. Ardından da kıza dönüp, “Demet, Funda hanımın aday kartını doldurur musun!” dedi. “Tamam!” dedi kız isteksizce. Haldun Bey içeri geçerken kız eline bir defterle kalem aldı ve sorular sormaya başladı. “Adınız, yaşınız, medeni haliniz, kimle yaşıyorsunuz, nerde oturuyorsunuz, eğitim durumunuz?” seçimi soruların sonra bu kez de, “Boyunuz, kilonuz, saç renginiz, ten renginiz, göz renginiz, kalça ve göğüs çevreniz kaç santim?” gibi sorular sordu. “Bunlar ne için?” dediğimde, “Çekimler için, bu tarz şeyleri da istiyorlar!” dedi kız.

“Görüyorsunuz ya, başım kapalı benim, saçımın rengini ne yapacaksınız ki?” dediğimde, “Valla orasını ben bilmem, herkesten istiyorlar bunları, talep eder verin talep eder vermeyin!” dedi beni ciddiye almıyormuş gibi yaparak. Zoruma gitti bu yolla davranması. “1.70 boyundayım, kilom 85. Saç rengim kumral, ten rengim açık, göz rengim ela. Kalça çevrem 120, göğüs çevrem de 110.” diye yanıtladım. Çok utandım bu tarz şeyleri söylerken fakat bir olasılık de kızın söylediği doğruydu.

Az sonra Haldun Bey geldi, “Tamam, ben resimleri, videoyu maille gönderdim, bakalım ne yanıt gelecek!” dedi, sonra da, “Funda hanım, çok memnun oldum, İnşallah çabalama imkanı buluruz!” dedi yine gülümseyerek. Bu sırada kız Haldun Beye, “Abi ne vakit gelecek bu herif, saat kaç oldu, daha işlerim var benim!” dedi serzenişte bulunur gibi. Haldun Bey, “Tamam kızım, sabırlı ol, ananın karnında iyi mi durdun, geliyor, yoldayım dedi, sakin ol!” dedi birazcık da sinirle.

Haldun Bey beni yolcu edip arkamdan kapıyı kapatırken, kızın, “Bu karıyı harbiden oynatacak mısın?” diye sorduğunu, Haldun beyinse, “Neden olmasın, çok hoş bir kadın!” söylediğini duydum. Kızın laflarına ne kadar sinir olduysam da, Haldun beyin laflarına de bir o denli sevindim, birazcık da utandım. Merdivenlerden ayrı ayrı aşağı inerken doğrusu garip duygular içindeydim. Yemek, temizlik işi diye geldiğim yerde oyunculuk mesleğine giriş yapar gibi oldum. Ama bir yandan da burasının iyi mi bir ajans bulunduğunu çözememiştim.

Birkaç gün sonra telefonum çaldı. Arayan Haldun beydi. “Funda hanım, tebrikler. Patronlar sizi çok beğendi. İşle alakalı konuşmak istiyoruz, müsaitseniz gelebilir misiniz?” dedi. Kalbim yerinden fırlayacakmış gibi oldu. Sevinçten havalara uçacaktım. “Ne zaman?” dediğimde, “Hemen, bugün halledelim bu işi!” dedi. “Tamam, 2 saate kadar gelirim!” dedim, “Bekliyorum!” dedi Haldun bey.

Annem, “Hadi İnşallah kızım, Allah yüzümüze bakar da, sen de kazanırsın paranı!” dedi neşeyle. Hemencecik bir duş aldım. Geçen gün giydiğimden daha dar gelen uzun beyaz eteğimi giydim. Bu eteğimle beraber götüm son derece çıkıntı yaptı, fakat umursamadım. Çünkü çok mutluydum, sonunda benim de bir işim olmuştu, üstelik oyuncu olacaktım. Üzerime de parlak, beyaz uzun kollu gömleğimi giydim. Aldığım kilolar sebebiyle gömleğin düğmelerini bile zorlukla ilikledim. Başımı ise kırmızı bir şalla bağlayıp geçen günkünden daha yoğun bir makyaj yaptım. Kırmızı, yüksek dolgu topuklu ayakkabılarımı giydim ve neşe içerisinde Haldun Beyin işyerine, daha doğrusu işyerime gittim…

Yolda yine birtakım adamların bakışlarını ayrım ettim üzerimde, fakat içimdeki neşe sebebiyle o denli da kafaya takmadım bunu. Yol boyu aklımda hayaller kurdum. Acaba hangi dizide, veya reklamda oynayacaktım. Kim bilir bir olasılık de bu yaşımdan sonra meşhur olacak, paraya para demeyecektim.

Zile bu kez çekinerek değil, neşeyle bastım. Kapı azca sonra açıldı. 25-26 yaşında görünen, uzun boylu ve yapılı bir genç açtı kapıyı. “Buyurun?” dedi başını hafif yana yatırarak. “Haldun Beye bakmıştım!” derken arkadan Haldun beyin sevinçli sesi geldi. “Ooo, buyurun Funda Hanım, buyurun!” dedi beni içeri çağrı ederek. İçeri geçtim. Klima yine içeriyi soğutmuştu ve yine bütün perdeler çekiliydi.

Haldun Bey koltuğa oturmamı işaret ederken, kendisi de karşıma oturdu. “Patronlar çok beğendi sizi, çok natürel bir yüzünüzün bulunduğunu söylediler. Hemen çekimlere başlamamızı istediler!” dedi neşe ve heyecanla. Oysa ben ondan da heyecanlıydım. İçimden (Bu patronlar her kimse, Allah onlardan razı olsun!) dedim. Bu arada kapıyı açan genç masanın kenarında ayakta durmuş konuşmamızı izliyordu. Haldun Bey, “Nasıl, heyecanlı mısınız?” diye sorunca “Çook, kalbim çarpıyor çılgın gibi!” dedim utanmış şekilde.

Haldun Bey gence dönüp, “Kaancığım, sana zahmet bir bardak su getirsene, Funda kadın çok heyecanlı!” deyince, Kaan, “Tabii abi!” dedi buyruk almış gibi. Az sonra verdiği suyu içerken, Kaan’ın bakışlarının üzerimde gezindiğini ayrım ettim. Haldun beye, “Demet kadın yok mu?” diye sordum, Haldun Bey, “Yok, bugün işleri vardı birazcık dışarda, bugün yok. Önemli değil zaten, sizin onunla bir işiniz yok!” dedi gülerek. İki erkekle aynı yerde olmaktan birazcık çekindim doğrusu. İlk andaki sevincin yerini şimdi bir tedirginlik almıştı.

Haldun Bey, “Sakin olun, heyecanlanmayın!” dedi gülümseyip. Ardından elini arka cebine attı. Az sonra elindekini gösterip, “Buyurun, bu da ilk ödemeniz!” dedi. Çok heyecanlandım. Hayatımda ilk defa emek vererek para kazanıyordum, gerçi daha bir şey yapmasam da. Haldun Bey, “500 Dolar!” deyince, “500 Dolar mı?” dedim ağzımı bir karış açarak. Bu kocamdan bana bağlanan aylık nafakadan daha fazlaydı. Ben parayı çekinerek ve utanarak alırken, Haldun Bey, “Merak etmeyin, bu ilk ödeme. Eğer sizi beğenirlerse bu ücret daha da artacaktır, buna emin olun!” dedi.

“Çok teşekkür ederim, çok iyisiniz!” dedim mahcup şekilde. Sonrasında Haldun Bey, “Şu sizi bizi kaldırsak iyi mi olur? Sen bana Haldun de, ben de sana Funda!” dedi gülümseyerek. “Olur.” dedim utangaçça. Bardakta kalan suyu içip, “Allah sizden razı olsun!” derken, Kaan gülümsüyordu. Haldun ise, “Merak etme, her şey yolunda. Hazırsan başlamış olalım mı?” deyince, “Hemen mi, ben şey zannediyordum, hani konferans olacak falan sanıyordum?” dedim. “Konuşma mı, hıh, yaptık ya, bu neydi?” dedi hafif alaycı bir gülümsemeyle. “Şeey, evet, öyle fakat daha ne yapacağımı bile bilmem ben…” dedim. Bu sözlerime Haldun yerine Kaan yanıt verdi ve “Merak etmeyin, öğrenirsiniz, esasen bir çok bildiğiniz şeyler!” dedi aynı alaycı gülümsemeyle.

Nasıl bir işti bu? Ne yapacaktım? Parayı çantama koyarken, Haldun, “Şöyle geçelim!” dedi kendisini takip etmemi isteyerek. Onun peşinden ürkek adımlarla ilerledim. Kaan’sa arkamdan geliyordu. Az sonra Haldun içerisinde döşek olan odaya girince, içimi bir korku kapladı. Yutkundum, bu ne demekti böyle? Odanın penceresi tavandan yere kadar inen siyah, kalın kadife bir perde ile kapanmıştı. Perdenin kenarları da bantlarla duvara yapıştırılmıştı. Dışardan asla fer girmiyordu odaya. Üzerine kırmızı çarşaf serili yataktan öteki eşya niyetine bir şey yoktu. Yatağın kenarında ise birkaç kamera ve kamera ayağı vardı.

“Şeey, Haldun Bey, yani Haldun, yani, ne demek oluyor bu, iyi mi bir iş olacak anlamadım. Ne yapacağım ben?” dedim. Korkuyordum, iki yabancı adamın arasında kalmıştım. Haldun salondaki gülümseyen, sevinçli yüz ifadesini bir kenara bırakıp, olabildiğince ciddi bir şekilde, “Sikişeceksin!” dediğinde, başımdan aşağı kaynar sular döküldü…

 

“Anlamadım, ne demek bu?” dedim. Kelimeler boğazımda düğümleniyordu. Korku, öfke, utanç, hepsini aynı anda yaşıyordum. Müge iyi mi bir iş bulmuştu bana. Haldun, “Dediğim gibi, sikişeceksin. Şimdi sen ve Kaan sikişirken, ben de sizi kameraya alacağım, işimiz bu!” dedi ciddi ciddi. “Saçma sapan konuşmayın, böyle şey olur mu? Ben gidiyorum, Allah belanızı versin!” dedim. Geri dönmüştüm ki, Kaan kolumdan yakaladı. Sıkı sıkı tutuyordu kolumu.

O sıra Haldun öteki kolumdan tuttu ve “Bana bak amına koyduğumun kaltağı, ya şimdi erkek gibi sikişirsin, veya seni zorla sikeriz, anladın mı? Adamlar sana vermem için para gönderdi, filmin ödemesini aldım. Şimdi kalkıp filmi göndermezsem beni sikerler, anladın mı? Ya erkek gibi yap, veya zorla olacak!” dedi tehdit ederek. Korkudan sesim kısıldı, bir şey diyemedim. Kaan kolumu bırakınca yere düşecek gibi oldum. Dengemi sağlayıp yatağın üstüne oturdum zor da olsa ve ağlamaya başladım. Kaan, “Abi bırak ağlasın, nede olsa seve seve meydana getirecek bu işi, zamanımız da var!” deyince, Haldun, “İyi, tamam, ben de şu kamerayı falan ayarlayayım!” dedi. Az sonra odanın içerisinde yalnız kaldım.

Böyle bir duruma düştüğüm için kendimden utandım. İyi kötü giden bir evliliğimi bir anlık öfkeyle sona erdirmiştim. Sonrasında da geçim sıkıntısı baş göstermişti. Ve şimdi de böyle bir durumdaydım, derin, karanlık bir kuyuya düşmüştüm. Elimden tutup beni çıkartacak, yardım edecek kimsem yoktu. O sıra Haldun elinde bir kamera ile geldi odaya ve bu kez, “Merak etme, senin de hoşuna gidecek, Kaan iyi sikicidir, memnun kalırsın!” dedi alay eder gibi.

Derken Kaan girdi odaya, üstündeki gömleğini ve pantolonunu çıkartmıştı. Siyah kısa paçalı bir boxer vardı üstünde sadece. “Abi ben hazırım!” dedi Haldun’a. Haldun, “Tamam, şu kamerayı ayarlayayım başlarız!” dedi gülerek. Bense başım öne eğik şekilde duruyordum, utancımdan kıpkırmızı olmuştum. Ağlamam kesilmişti fakat soluk almakta zorluk çekiyordum.

Kaan, “Nasıl yapalım, hangi pozisyonları seversin?” diye sorunca daha da gerildim. “Allah belanı versin!” dedim sadece. Kaan, “Bak, bu kadar gerilmiş olma, huzurlu ol, bırak kendini. Sen nelerden hoşlandığını söyle, çekimi yapalım bitsin gitsin. Bak anlıyorum bu ilk defa olacak, fakat bu kadar da büyütme. Sonuçta yetişkin bir kadınsın, belli ki bu işi daha ilkin de yaptın, bakire değilsin ya!” dedi gülerek. Haldun başını kaldırıp, “Ooo, sen Fundacığımı ne zannettin? Fundacığım bu zamana kadar bilinmez neler görmüştür!” dedi kahkahayla.

Az sonra Haldun, “Tamam, hadi başlayalım!” dedi ve bu ara Kaan boxerini indirdi aşağı. Kocaman, tıraşlı siki ile karşımda duruyordu. Utancımdan başımı öteki tarafa çevirdim. Haldun, “Hayatım, böyle yapma, hoş güzel yapalım işimizi, hadi ama!” derken, Kaan, “Funda hanım, bakın bu ustalaşmış bir iş, ben de sonuç olarak bu işi para için yapıyorum. Haldun abi de öyle, böyle yapmış olursanız olmaz ama!” dedi.

“Sigaranız var mı?” dedim titreyen sesimle. Haldun cebinden bir paket çıkarıp yatağın üstüne attı çakmakla beraber. Titreyen ellerimle tutup da yakamadım sigarayı. Kaan benim yerime bir sigara yaktı ve uzattı. Verdiği sigarayı derin nefeslerle çekmeye başladım içime. Gözlerimde kalan yaşları sildim. İki tanımadığım adamın arasında biçare bir haldeydim. Birisi beni sikerken, öteki de bunu kameraya çekecekti. Nasıl bir tuzağa düşmüştüm böyle? Hayat ile alakalı doğru muntazam bir tecrübem yoktu. Genç yaşımda evlenmiş, anne olmuştum. Senelerce kocam çalışıp getirmiş, ben de yemiştim. Çalışmanın, emek harcamanın ne demek bulunduğunu bilmiyordum. Öyle olunca insanoğlu ile alakalı da bilgim noksan kalmıştı. Kolayca güvenivermiştim Müge’ye ve Haldun’a.

Boşandığım kocam (Kaderde var ise düzülmek, neye fayda üzülmek!) derdi ara sıra. Şimdi benim başıma gelen de aynen buydu. Sigaramı bitirirken, “Ya kimse öğrenirse?” dedim ürkekçe. Artık kabul etmekten öteki meydana getirecek bir şeyim kalmamıştı çünkü. Haldun, “Ha şöyle, yola gel güzelim. Korkma, kimse bilmez. Bu filmleri yabancı web sitelerine satıyoruz, bunlar paralı siteler. Sadece üye olanlar görebilir. Hem Türkiye’den üye olanlar olsa dahi korkmana gerek yok. Bu şehirde 15 milyon insan yaşıyor, o siteye kim üye olacak da seni yolda görse tanıyacak… Ölme eşeğim ölme… Hiç korkma, bu işi kimlerle kimlerle yaptım ben. Mesela senin şu Müge… Bu işi minimum 4-5 yıldır yapıyor. Kaç adet film çektik böyle. Kim sokakta görmüş de tanımış onu? Merak etme, seni de kimse tanımaz, utanmana gerek yok!” dedi beni ikna etmeye çalışarak.

Demek Müge bu işin içindeydi, onun da filmleri vardı. O sıra Kaan gene, “Nasıl yapalım?” diye sordu. Haldun, “Önce klasik saksoyla başlarız, ondan sonra da domaltırsın, bacak omuzda falan devam ederiz. Zaten yarım saatlik bir şey olacak. Çok fazla uzatmak istemiyorum. Ona göre, sen de kendini ayarla, tamam mı koçum!” dedi.

Konuştukları şeyler benimle ilgiliydi, iğrenç şeylerdi, fakat söyleyecek, meydana getirecek bir şeyim yoktu. Haldun, “Funda bu yolla çok harikasın, soyunmadan başlamış olalım hemen!” deyince, Kaan önümde dikiliverdi. Koca sikini tutmuş bana doğru sallıyordu. Kocamınkinden daha büyük ve kalındı. Yarağı, taşakları, kasıkları tıraşlıydı, asla kıl yoktu. Haldun, “Tamam, hadi başlıyoruz!” dediğinde, Kaan, “Tamam abi!” dedi ve sikini sıvazlamaya başladı. Haldun, “E hadi Funda, başlasana!” dedi sert bir sesle. O vakit yavaşça öne doğru eğildim. Daha ilkin kocama yaptığım gibi hazırlamaya başladım. Kaan’ın koca yarağının kafasını emiyordum.

İğrenç bulunduğunu bilsem de kocam zorla yaptırırdı, yapmadığım vakit ise ya bir tokat atar, veya hakaret ederdi. İlk zamanlar yoğun ve zevkli olan cinsel hayatımız yıllar ilerledikçe monotonlaşıp azalmıştı. Son iki senede ise yok denecek kadar azca olmuştu. Kocamın bu işi benimle değil de, en yakın dostum bildiğim Hale ile yaptığını ise çok sonra kendi gözlerimle görmüştüm. Hale benle yaşıt, fakat fettan bir kadındı. Kocasından boşandıktan sonra bir çok ilişkisi, flörtü olmuştu. Bunları bir de gelip bana anlatırdı. Bir keresinde insanla iyi mi sikiştiğini bile anlattığı olmuştu. Şimdi bu kadın benim çocuklarıma annelik yapıyordu.

Kaan’ın eli başımda gezinmeye başlamışken, ben de işimi hazırlamaya devam ediyordum. Kaan’ın siki gittikçe sertleşmeye, büyümeye başlamıştı. Birkaç sefer elini enseme bastırdı, sikini da ağzımın içerisine soktu daha fazla. Boğulacak gibi oldum bu sırada. Haldun kameranın arkasında olan biteni çekmeye devam ediyordu. Kaan ise sessizdi. Bu işi daha ilkin bir çok defa yapmıştı söylediği gibi ve artık bu onun için bakkaldan ekmek almak gibi bir şey olmuştu.

Bir süre devam ettim sikini emmeye. Sonrasında Kaan iki eliyle yanaklarımdan tuttu sıkıca ve sikini bastırdı ağzımın içerisine doğru. Sanki ağzımı sikmeye çalışıyor gibiydi. Yarağı boğazımı delip ensemden çıkacaktı adeta. Koca yarak ağzımın içini kaplamıştı, soluk alamıyordum. Birkaç kez benzerini yaptıktan sonra bıraktığında çılgın gibi öksürdüm. Boğulacak gibi oldum.

Haldun, “Tamam, devam, hadi devam!” dedi emreder gibi. O vakit Kaan beni kollarımdan tutarak kaldırdı ve belime sarıldı sıkıca. Yanaklarımı, yüzümü, dudaklarımı öpmeye başladı. Bir yandan öperken öteki yandan da emiyordu. Haldun, “Hadi Funda kütük gibi durma, sen de sarıl, at ellerini Kaan’ın sırtına!” dedi. Kaan’ın elleri sırtımda, belimde geziniyordu bu sırada. Korka korka ben de ellerimi onun çıplak sırtına attım.

Kaan öpmeye devam ederken, sırtımda gezinen elleri bu kez aşağılara kaymaya başladı. Eteğimin üstünden götümü okşuyordu. Götümün yanaklarını sertçe sıkıp bıraktı birkaç kez, peşinden de beni sırtüstü yatağa uzandırdı. Yanıma uzanırken bir elini eteğimin altından soktu ve çorapsız kalçalarımı okşamaya başladı. Haldun bu ara kameranın yerini değiştirdi. Kaan’ın bir eli kalçalarımdayken, ötekini memelerimin üstüne attı. Gömleğimin üstünden okşamaya başladı memelerimi.

O anda irkildim. Kaan bu işi iyi biliyordu, her iki elini de ustaca kullanırken, dudakları da yanaklarımda ve dudaklarımda gezinmeye devam ediyordu. Bense mukamele vermeden duruyordum. Derken Kaan ben bir şey demeye kalmadan gömleğimin düğmelerini açmaya başladı. Her bir düğmeyi ayrı ayrı açtı, sonra da, “Çıkart şunu!” dedi fısıldar gibi. Çıkardığım gömleğimi alıp yere attı. Üzerimde sutyenimle kalmıştım.

Kaan ellerini sırtıma attı ve sutyenimin kopçasını açtı. Daha sonra fısıltıyla, “Eteğinle külotunu da çıkart!” söylediğinde elimi arkaya atıp eteğimin düğmesini ve fermuarını indirdim. Siyah, kenarları dantelli külotumla kalmıştım ki, Kaan bir çırpıda külotumun kenarlarından tutup sıyırdı aşağı ve ayaklarımdan çıkardı. Şalımı ve altındaki siyah bonemi de çıkarttı Kaan. Üzerimde yalnızca ayakkabılarım kalmıştı. Kaan bu sırada memelerime yumuldu ve onları çılgın gibi emmeye, öpmeye başladı. Ara sıra da köpek gibi dişliyordu. Haldun, “Kazık gibi durma, çocuğun sırtını okşa, saçlarını okşa, öküz gibi durma!” deyip duruyordu bu sırada. Dediğini yapmış olup bir elimi Kaan’ın saçlarına attım. O sıra Kaan’ın sağ eli amımda gezinmeye başladı. “Iğhhh!” dedim irkilerek.

Kaan’ın parmakları amımın dudaklarında, üstünde geziniyordu. O ana kadar soğuk duruyordum, fakat amımda gezinen eliyle beraber benim de içimde bir şeyler canlanır gibi oldu. Kaan ustaca yapıyordu bu işi. Ara sıra sert olsa da canımı acıtmamaya dikkat ediyordu. Bu sırada siki kalkmıştı daha da ve kocaman, kalın bir patlıcan gibi olmuştu. Dudakları, dili memelerimde gezinirken öpmediği, emmediği yer kalmamıştı.

Az sonra sağ elinin parmaklarını içimde hissettim. “Ağhhh!” dedim birazcık da korkuyla, fakat Kaan umursamadı bunu. Parmakları amımın içerisinde geziniyor, hareket ediyordu. Çok hoşuma gitmeye başlamıştı, saçlarındaki elim sırtına kaydı. Çıplak, kaslı sırtını okşuyordum. Haldun’sa bu sırada kamerayı kullanmaya devam ediyordu. Ara sıra, “Evet, çok güzel, devam et!” diyordu.

Derken Kaan amımdaki parmaklarını çekti, memelerimi emmeyi, öpmeyi bıraktı. Yatağın üstünde doğrulurken elini saçlarıma attı, “Yala, hadi ağzına al!” dedi fısıldar gibi. Dediğini yapmış olup sikini aldım ağzıma. Az ilkin korka korka yaparken, bu kez o korkuyu birazcık olsun yenmiştim. Sağ elimle taşaklarını okşayıp, ağzıma aldım yarağını. Emmeye başladım kafasını. Bu sırada Kaan’ın parmakları yine amımda gezinmeye başladı. Ağzımda siki varken amımda parmaklarını hissetmek çok hoşuma gitti. Ara sıra gözlerimi kaldırıp yukarı bakıyordum. Kaan’ın da çok hoşuna gittiğini görmek sevindirdi beni. Bir süre devam ettik bu şekilde, fakat sonra Haldun, “Tamam, hadi başlayın!” deyince, Kaan amımdaki parmaklarını çekti yeniden. Peşinden de, “Tamam, hadi!” diyerek sikini aldı ağzımdan.

Bir şey dememe kalmadan aniden ayak bileklerimden tutarak beni çevirdi, yatağa uzandırdı sırtüstü. Sonra kaldırdı bacaklarımı ve omzuna koydu. Bense şaşkın şaşkın bakıyordum. Kaan kısa bir müddet sikini sıvazladıktan sonra yavaş yavaş amıma sokmaya başladı. Uzun vakit sonra ilk defa amıma bir yarak giriyordu. Ama bu erkeğimin değil, daha tanışalı bir saat bile olmamış genç bir adamınkiydi. Amım yeteri kadar ıslanmadığından Kaan’ın siki amıma girmekte zorlanıyordu. Bununla beraber benim de canım yanıyordu. Daha önceleri amım ıslanmadığı halde erkeğimin sikini basitçe içime alabiliyorken, bu kez Kaan’ın koca siki girmiyordu. Kaan bastırdıkça, “Ağhh, ayyyy!” feryatları yükseliyordu benden.

Kalçalarımdan tutmuştu sıkıca. Bastırıyor, zorluyordu. Yarağının kafası girmiş fakat daha çok devam edemiyordu. “Ayy, yavaş, ağhhh, ığhhh!” sesleri, lafları ağzımdan bilincinde olmadan çıkıyordu. Kaan sikini tamamiyle çıkarıp sokmaya çalışıyordu feryatlarım karşısında. Bu şekilde birkaç dakika geçmişti. Ben acı çekerken bu durumdan Haldun keyif alıyordu. “Çok iyi, devam et, birazcık daha!” diyerek Kaan’ı teşvik ediyordu.

Derken Kaan’ın koca siki amımda yol bulmuş gibi ilerledi. Az sonra sikini köküne kadar almıştım içime. Bu sıra Kaan’ın eğlenceli eğlenceli iniltilerini duydum. Peşi sıra şiddetle sikmeye başladı beni. Uzun bacaklarım başının iki yanından uzanıyordu yukarı doğru. Kaan’ın her bir abanması ile beraber ayaklarım ileri geri oynarken, memelerim de sallanıp duruyordu. Bense yatağın kenarlarından tutunmuştum.

Kaan’ın siki taşaklarına kadar girip çıkıyordu amıma. Hayvan gibi köklüyordu. Daha ilkin kocamla yaşadığım sikişlerden çok farklıydı bu. Evvela Kaan kocamdan çok daha iri, kuvvetli kuvvetliydi. İkincisi de siki kocamınkinden daha büyük ve kalındı. Yarağını amımın içerisinde basitçe hissediyordum. Amımın duvarlarına sürtündükçe tarifsiz bir keyif almaya başlamıştım. Amımın sulanmaya başladığını hissettim. Kaan’ın koca siki artık amıma basitçe girip çıkıyordu. Evet, şu anda çılgın gibi sikiliyor ve bundan zevk alıyordum. Ama bunu belli edemiyor, çekiniyor, korkuyordum.

Zaman ilerledikçe Kaan’ın temposu asla düşmüyordu. Yarağı o denli vakit geçmesine rağmen demir gibi sertti. Oysa kocam amımda birkaç git gelden sonra boşalır, üzerime yığılırdı. Ama Kaan’ın öyle bir durumu yoktu. Dışardan Haldun’un müdahalesi olmasa, Kaan’ın beni bu yolla saatlerce sikeceğine emindim. Haldun, “Tamam, hadi şimdi domalt, yeter bu kadar!” deyince, Kaan bir çırpıda çıktı amımdan. Hemen sonra da beni kuvvetli elleriyle tuttuğu gibi yatakta çevirdi, ellerimi ve dizlerimi dayadım yatağa. Haldun’un söylediği gibi domalmıştım. Kaan arkamda yerini aldı vakit kaybetmeden. Kısa süre sonra sikini tekrar amımda hissettim. İki elini götümün yanaklarına bastırmıştı. Hayvan gibi sikmeye başladığında, “Iğhh, ayyyy, ağhhh!” sesleri çıkmaya başladı ağzımdan. Az evvelkinden daha sert düdüklüyordu çünkü.

Yarağını matkap gibi kullanıyordu adeta, amımı delmeye çalışıyor gibiydi. Kasıkları ve taşakları göt yanaklarıma çarptıkça şiddetli ses patlamaları çıkıyor ve odanın içerisinde yankılanıyordu. Bu sırada Haldun kamerayı koyduğu yerden almış, omzunda taşıyordu. Yatağın kenarına gelmiş, çekimi o şekilde yapıyordu. Memelerim Kaan’ın abanmaları ile beraber çılgın gibi sallanırken, Kaan aynı ve yoğun temposunu asla kaybetmeden sikmeye devam ediyordu.

Elleri birtakım durumlarda belimde, birtakım durumlarda saçlarımda geziniyor, birtakım zamanlar da götümün yanaklarına şiddetli tokatlar atıyordu. 22 yıllık evliliğimde böyle sikilmemiştim. Böylesine uzun ve yoğun bir sikişin tadını almamıştım hiç. Derken Kaan’ın çıkardığı sesler, iniltiler artmaya başladı. Boşalmaya yaklaşıyordu anlaşılan. Bir anda sikini amımdan çıkarttı, belimden tuttuğu gibi beni yatağa sırtüstü uzandırdı. Bacaklarımın arasına girmiş, sikini sıvazlıyordu. Yarağının kafası iyice şişmiş ve morarmıştı. O sırada iniltiler eşliğinde dölleri yarağından karnıma, göbeğime, kasıklarıma akmaya başladı. Epey bir döl aktı yarağından. Daha ilkin yaşamadığım bir şeydi bu da. Kocamın böyle huyları olmadığı gibi, benim de yoktu.

Az sonra Haldun, “Tamam, çok güzel!” dediğinde, Kaan yarağında kalan son döllerini akıtıyordu karnımın üzerine. Kaan yataktan kalkıp içeri geçerken, Haldun da kamerayı yerine koydu. “İlk sefer için kötü sayılmazsın. Ama daha iyilerini de yapacağına eminim!” dedi. Bense şaşkındım. Karnımın, kasıklarımın üstünde dölden oluşan bir göl vardı. Haldun, “Tamam, merak etme, içerde banyo var, duş alırsın şimdi!” dedi gülerek. Yavaşça doğruldum yataktan. O sıra Kaan geldi içeri ve “İyisin, iyisin!” dedi gülerek. Ayağa kalktım yavaşça ve banyoya geçtim. Duş başlığının dibine girdim, suyu açıp yıkandım iyice. Birkaç dakika sonra içeri döndüğümde, Kaan giyinmişti bile.

Haldun, “İlk seferin iyiydi, fakat bir sonrakinde daha iyi bir performans bekliyorum senden!” dedi gülerek. “Bir dahaki falan olmayacak!” dediğimde, “Olur, olur, sen asla merak etme. Patronlar beğensin, daha fazlasını öderler, merak etme. Hem bak ne diyeceğim. Eğer sen de şimdi kalkıp yeni oyuncular getirirsen, filmlerden alacağın paraya ayrıca komisyon da alırsın. Senin Müge öyle yapıyor mesela. Ona hem filmlerden para veriyorum, hem de senin gibi birilerini gönderdiğinde. Mesela senin için ona 200 Dolar ödeme yaptım. Eğer sen de birilerini getirirsen, getireceğin şahsa göre erkek başı ödeme yaparım, bazısına 200, bazısına 300 Dolar veririm. Kim oldukları mühim değil, yaşı, tipi, şusu busu mühim değil, kadın olmaları yeterli. Ha, fakat kesinlikle 18 yaşından büyük olmalı, yoksa ağzımıza sıçarlar!” dedi gülerek.

Demek Müge beni buraya göndermiş, üstüne de para almıştı. İçimden küfürler ettim, fakat Müge gibi bir orospudan iyilik istemekle hata ettiğimin farkındaydım. Üzerimi giyindim. Hiçbir şey söylemedim Haldun’a yanıt olarak. Kapıdan çıkarken, Haldun, “Telefonun aleni olsun, her an arayabilirim. Haa, birilerini getirmeyi de unutma!” dedi kahkahayla.

Binadan çıkıp yol boyu yürürken sanki etrafımdaki bütün adamların bakışları üzerimdeymiş gibi hissettim. Utanmış, rezil olmuştum. 44 yaşında, boşanmış da olsam, sonuç olarak 3 çocuk anası bir kadındım. İçimden ağlayıp durdum eve gidene kadar. Eve gelip de anneme 500 Doları gösterince, annem luktan deliye döndü. Parayı iyi mi kazandığımla alakalı tek kelime etmedi.

Gece başımı yastığa koyduğumdaysa garip duygular içindeydim. Onca vakit sonra sikilmenin verdiği bir saadet yaşıyordum. Ellerim bilincinde olmadan amımda gezinmeye başladı. Kendime hakim olamıyordum. Kaan’ı düşündüm. Fena sikmişti beni. Her ne kadar belli etmesem de zevk almıştım ben de. Para kazanmam gerekliydi, Haldun’un dediklerini düşündüm. Bundan sonrası için en azından bir süreliğine de olsa, yolumu bu yolla çizmeye karar verdim. Pørnø filmlerde oynayıp, birilerini de oynamaya ikna edecektim…

Bir cevap yazın